|
#81
|
||||
|
||||
Bende diyorum neden millet köyden , çiftçilikten vazgeçip isyan edip şehirlere gidiyor demekki kazandıkları parayı yemek içinmiş.
|
#82
|
|||
|
|||
sistem savunucuları ve aklî sorunları olanları etiketlemeyeceğim tartışma olmasın diye, arkadaşlar bari webmaster forumlarında böyle konular dönmesin.Bildiğin ponzi bu savunucularını admin olsam dakika yaşatmam. al kardeşim https://www.google.com.tr/search?q=%...hrome&ie=UTF-8 bir çiftlik de sen kur ingilizcesini aratırsan ücretsiz daha kaliteli scriptler de mevcut. bu sistemi nasıl savunuyorsunuz? çekimlerinden, konuşmalarından, paylaşımlarından, iletişimlerinden oluk oluk biz keriz silkeleyeceğiz diyenlere nasıl kanıyorsunuz. Bu sistemde tabii ki kazananlar olacak ki en büyük pastayı fişi çekildiğinde sayın CEO ları kazanacak.
|
#83
|
|||
|
|||
mantıklı hocam. siz bence eviniz varsa satın basın. hayvan bakımı çok kolay ne de olsa. makine gibi süt ve yumurta basıyor hayvanlar.
iddia ediyorum çiftlikbankın açtığını söylediği tesiste çalışacak kalifiye eleman sayısı türkiye'de yoktur. bırakın hayvanları bulup getirmeyi, çalışacak adam bulmak bile zor iş. |
#84
|
||||
|
||||
Sizin Anlamanız problemli sanırım.yatırım yapın demiyorum sadece matematiksel olarak mümkün.neyse cahillerle tartışmaya girmeye gerek yok.anlatmak istediğimi anlayanla konuşurum.önce bi ne demek istediğimi algılayın
Konu Hey tarafından (4.12.2017 Saat 09:33 ) değiştirilmiştir. |
#85
|
||||
|
||||
Bizim çiftçimiz profesyonel değil hala ilkel koşullarda çalışıyor. Profesyonel olarak yapılsa kesinlikle kazandırıcak bir iş . En basiti saanen keçisi 270 güne yakın laktasyon süresi var ortalama günlük 2 litre süt verimi var . Her doğumda en az ikiz üçüz doğurabiliyor. onlarda sana net kar olarak kalıyor. 20 tane keçi 1 sene sonra 100 olabiliyor. Ama bizim yerli vasat ırklarla uğraşan insanımız piyasada tutunamıyor sonra kazanamıyoruz diyor. Herifler bu ırkları ortaya çıkarmak için mendel gibi çaprazla babam çaprazla uğraşmışlar biz bunu yapmamışız. Gidip beyaz yakalı olup 2.5 k maaşa çalışmaktansa bu işlerle uğraşıp bunun 10 katını bile kazanabilir insanımız. Benim hedefim bu yönde
|
#86
|
||||
|
||||
Boyle bir is icin yerim mevcut fakat bilgi birikim sahibi bir danisman şart malum yatirimlar buyuk ve meşakatli isler
|
#87
|
||||
|
||||
Türkiye'deki çiftçinin büyük bir bölümü bilgisiz ve babadan, dededen kalma bilgiler ile devam ettirmeye çalışıyorlar işlerini. Kendisini geliştirenler çok az.
Çiftçilikte güzel para var, hem de baya güzel para. Tarım üzerine çiftçilik yapıyorsanız, büyük ve tek parça araziniz olmalı ki max kâr'a geçebilesiniz. Kuyu kazdırırsınız, sondajı vurdurursunuz ve tek kaynaktan minimum efor ve enerji ile her şeyi en verimli şekilde sular ve büyütürsünüz. Aksi halde hem enerjiden kaybınız olur, hem masraflarınız artar ve kâr oranı düşer. Büyükbaş üzerine besicilik konusunda ise, yem'i kendiniz yetişrirseniz şayet o zaman kazancınız süper oluyor. Ama eğer ki yem'i dışarıdan almak zorunda kalıyorsanız cebinize 5 girer, 5 verirsiniz. Harcadığınız efor ve zaman boşa gider. Kazanan hep başkaları olur. Avrupa'da zamanında bizim ülkemiz gibi çiftçilik ile uğraşan birçok insan vardı. Misal; 30 yıl önce bir kasabada, 50 çiftçi var ise, şu an çiftçi sayısı o kasabada 5'e düşmüş durumdadır. Aynı bakkallar gibi düşünün bu olayı. Bakkallar nasıl ki zaman içerisinde silindiler ve silinmeye de hala devam ediyorlar, ve onların yerlerini de daha güçlü ve büyük marketler alıyor. Bizim ülkemizdeki çiftçilik sektöründe de aynı durum geçerli şu an, yani birnevi devrim yaşanıyor. Küçük çiftçinin maliyeti yüksek ama ettiği kâr düşük oluyor. Bu durumda o küçük çiftçi malını mülkünü satışa çıkarıyor. Bu satışa çıkan mal mülkü de başka bir çiftçi alıyor ve gittikçe büyüyor, arazilerini genişletiyor. Bakın bizim köyden bir örnek vereyim size, biz 2002 gibi çiftçiliğe başladık sıfırdan. 2002 öncesi ne tarla, ne köy evi, ne bahçesi, ne aleti traktörü su motoru vardı. Avrupa'dan TR'ye göçtük ve babam çiftçiliğe başladı. Daha öncesinde toprak veya çiftçilik işleriyle yakından uzaktan bağlantısı olmamıştı, her şeyi Almanyadayken kitaplardan ve çiftçiler ile konuşa konuşa öğrendi. Neyse geldik çiftliği kurduk ufak tefek bir şey. Kendimiz haricinde köydeki 2 ayrı karakterden bahsedeceğim size hikayemizi anlatırken. Biz, Ahmet ve Mehmet. Ahmet, köyün en büyük arazisine sahipti. 3000 dönüme yakın tarlası vardı. Babası ölünce Ahmet'e geçmiş tüm mal varlıkları tek çocuk olduğu için, ve o da baba mesleği olan çiftçiliği devam ettiriyordu. Mehmet, çoban bir babanın oğlu. Babası, bizim köye çoban olarak gelmiş zamanında uzun yıllar öncesi. Ne yapmış ne etmiş Mehmeti okutmuş (Tarım Müh) Biz çiftçiliğe başladığımız yıl, 100 dönüme yakın tarlası vardı Mehmetin. Tarım müh. okuduğu için, çarşıda tarım ilaçları bayisi açmış, oradan satışlar yapıyor ve kazandığı ile köye yatırımda bulunmuş. Yani, bir yanda 3000 dönüm araziye sahip Ahmet. Diğer yanda ise, 100 dönümlük araziye sahip Tarım mühendisi olan çoban oğlu Mehmet. 05.12.2017 (bugün) Birkaç ay önce Mehmet bizim malı mülkü de satın aldı (biz borsaya yöneldiğimiz için çiftçiliği bırakma kararı aldıydık), köy de kim tarlasını satışa çıkarsa hepsini alıyor ve şu an 4000 dönüme yakın tarlası var. Sulama sezonu yanında 5-6 bekar işçi çalıştırıyor (kişi başı aylık 3500 maaş ödeyerek) Hesaplarımıza göre yıllık kazancı 4 Milyonun üzerinde. Ahmet, bugün elinde 130 dönüm arazisi kaldı. Babasından gördüğü gibi ekip biçip devam etti. Mahsülleri köyün en kalitesiz zayıf ürünleri oldu her daim. Elinde parası olmasına rağmen yıllarca mazotu gübreyi ve buna benzer tüm yatırım ihtiyaçlarını taksitle aldı ve faiz ödedi. Hasat sonrası tüm malı kamyona yükler tarım borsasına götürür satar, 2 gün sonrası cebindeki parayla tatile çıkar fotolar çekinir herkese yollar ve facebookta paylaşır. Elinden son model telefon eksik olmaz, tarlaya sulamaya takım elbisesiyle girer. Hangi üründe ne kadar gübre kullanacak, ne kadar ve ne zaman hangi sıcaklığa göre değişkenlik gösterip sulayacak bilmez. Babasından ne gördüyse, papağan gibi taklit eder sadece. İyilik olsun diye onun tarlası ve ektiği ürün için hesap kitap yaparız, ona iletiriz bak böyle yap şöyle yap bunun yerine bunu ek, bu tarlaya şunu ekme bunu ek falan diye ama bize düşman kesilir. Ben ağa çocuğuyum, siz daha dün yeni başladınız çiftçiliğe. Ben yüz yıldır buradayım diyerekten. Sonuç, Mehmet köyün neredeyse tamamını ele geçirmek üzere (10 yıl'a kalmaz tekel olur köy de). Ahmet, gün geçtikçe eriyor yok oluyor. Sokaklarda aç açıkta kalmasa bari. Biri okumuş etmiş, güncel modern tarım ve işletme bilgilerini kullanıyor. Diğeri, babadan kalma çağ dışı tarım bilgilerini kullanıyor. Bütçe planlamasından anlamıyor, ilaçlamadan anlamıyor, gübreden anlamıyor. Ve aslında kendi kendini yok etmesinin en büyük etkeni de, her şeyi taksitle ve senetle alıyor olması oldu (elinde parası olup zengin olmasına rağmen). Misal, peşin parayla mazotun litresi geliyor sana 3 liraya, senetle aldığında geliyor sana 3.5 liraya. Sezon başlamadan gübre alıp stoklarsan geliyor sana tanesi 30 lira, sezon başladığında aldığında geliyor sana tanesi 50 liraya. Çiftçi akıllı olsa, emin olun kimse çiftçiliği bırakmaz. Hollanda gibi oluruz. Millet kendi kendini batırıyor cahillikten. Bugün çiftçi kazanamıyor diyen kişi çiftçilikten anlamıyordur. Ha, devlet baltalıyor çiftçinin işini. Orası da bir gerçek. Mazot parası, buğday parası vs. Bakın size bir çiftçinin açısından anlatayım kısaca; (Rakamları sallayacağım, ama orantılı) Yıl 2005 Mazot - 2TL Buğday Ton - 700TL Yıl 2010 Mazot - 3.5TL Buğday Ton - 700TL Yıl 2013 Mazot 4TL Buğday Ton - 700TL Yıl 2017 Mazot 5TL Buğday Ton borsa açıldığında 1000 TL, ama 2 gün sonra devlet yurtdışından buğday almaya karar veriyor ve ülkedeki buğday fiyatı yine 700 TL'ye düşüyor. Yani, buğdayın fiyatı hep aynı kalırken. Buğdayı yetiştirmek için harcadığın mazotun fiyatı yükseliyor. Bu durumda da kâr neredeyse hiç kalmayacak şekilde eriyip yok oluyor. Görüldüğü üzere, devleti yönetenler ya cahil. Ya da gerçekten kasıtlı şekilde çiftçiyi yok etmeye çaba gösteriyorlar ucundan ucundan. Sonuç olarak demek istediğim; çiftçiliği bırakan, çiftçilikte para yok diyen kişiler dönemin modernizasyonuna ayak uyduramayanlar ve geride kalan kesim. Bu her sektör de aynıdır bilirsiniz. Ne iş yaparsanız yapın, her zaman bilim ile paralel ve eşit şekilde ilerlemelisiniz mesleğinize uygulayarak. Çiftçilik denilince insanın aklına sadece tarlaya ekip biçmek geliyor, ama iş öyle değil artık. Gerçekten para kazanmak isteyen çiftçi, 2-3-4 yıl sonra o tarlaya ne ekecek onu hesaplar. Ne kadar masrafı olacak onu hesaplar kenara ayırır. Nasıl pazarlayacak ne zaman pazarlayacak bilir. İhtiyaçlarını nasıl, ne zaman ve nasıl bir şekilde temin edecek bilir. Eski kafadakiler aradan eleniyorlar, yerlerini büyük çiftçiler alıyor artık. Konu sectumsempra tarafından (5.12.2017 Saat 05:46 ) değiştirilmiştir. |
#88
|
||||
|
||||
Danışmanlık işi bana çok güvenilir gelmiyor. Çoğu tokatçı oluyor . Çünkü burası türkiye
|
#89
|
||||
|
||||
|
#90
|
||||
|
||||
Hocam söylediklerine harfiyen katılıyorum. Katılmadığım bir nokta yok. Ben çiftçiliğin kazandırmadığını söylemiyorum mesela. Ama bu işteki gibi 1'e 5-7 arasında kazandıracak seviyese olmadığını söylüyorum. Yani bu adamlar bunu söylüyorlar. Yani düşünün çiftçilik ile 100k dolar yatırıp seneye aklına gelecek tüm masraflar çıktığında 500-700k dolar arasında alabilmen mümkün müdür? Şu şartlar altında Türkiye' de ben mümkün olmayacağını söylüyorum.
Not: Sitenin kullanıcılara sağladığı kazanç 1'e 3 olabilir. Adamın kendi karını falanda koyarsan işin içine çok daha fazlasını kazanmak zorunda olduğunu tahmin edersiniz. Bu tarz işlerde kimse size bedavadan paranızı işletip kar payının büyük bir kısmını size vermez. Sonradan uyarıcaklar içib yazdım bunları. |
Şu an bu konuyu okuyan kişi sayısı: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|